14 Ekim 2017 Cumartesi

KENDİMİZE DÜŞMAN



Hayata içsel huzurla doğmuş oluyoruz.
O anda sadece varoluşumuzun keyfini çıkartıyoruz.

Zihnimiz devreye girinceye kadar bu durum keyfi halde devam ediyor. Ancak algımız dünya boyutuna gelip, bilincimiz uyanmaya başladıkça çevremizi öğrenmeye başlıyoruz ve her merakımızın ardından bir bilgi zihnimize hızlıca işliyor.

Kişileri algıladıkça ve teklik bilincinden birlik bilincine ulaşıncaya kadar, kendimizi kişilerle yoğurarak yaşıyoruz. Sonrasında bu süreçlerle kişilik ve karakterimiz oturuyor.

Kişileri kendimizle kıyaslayarak ya da karşıdaki kişileri yargılayarak kendi doğru yolumuzu çizdiğimizi sanıyoruz ancak ayrılıktır. Bu, kişinin birlik bilincinden ayrılması ve de kendini herkesden soyutlamasıdır. Kıyaslamanın sonucunda olumlu ya da olumsuz her yargımız bizi kendimizden uzaklaştırır.

Kişinin kendini bir başkası ile kıyaslama durumu, kendine duyduğu saygı azlığı, sevgi azlığı ve de yetersiz görme durumlarında olur. Birisi ile kendini kıyaslamak karşı taraf için yargılar koymamıza sebep olur.

Burada empati gibi algılanabilir fakat kişinin koşullarında olup ne hissettiğini anlamaya çalışmak ile, kişiyi koşulundan dolayı yargılamak arasında fark vardır.
Yargılama bizim sahip olduğumuz bir hak değildir, bize sadece kendimizle ne kadar az diyalog içinde olduğumuzu söylemektedir. Biz bunu anlamadan çoktan egomuz ile farklı yollardan sonuca bile ulaşmış  olabiliriz.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder